Evet evet yanlış duymadınız, duygularımıza hakim olması gereken bizlerken, duygularımız bizi ele geçirmiş ve bizi istediği gibi yönetebiliyor kısacası duygularımıza esir hayatlar sürüyoruz.
Son zamanlarda adını çok sıkça duyduğumuz bir kavram DUYGUSAL ZEKA.
Duygusal zeka nedir?
Kendimizi nasıl ifade ettiğimiz, arzularımızı kamçılayan ya da söndüren şeylerin farkında olup olmamamız, motivasyonumuzu sağlayan şeyin ne olduğu, duygularımızı nasıl yönettiğimiz, bizi verimli bir şekilde çalışmaktan alıkoyan şeylere nasıl izin verdiğimiz, diğer insanların duygularını fark edebilmek, onların olaylara bakış açısını ve nasıl hissettiklerini (EMPATİ) kavrayabilmemiz ve tüm bunları da insanlarla verimli bir iletişim kurabilmek adına kullanabilmemizi kapsıyor.
Aslında her şey çocukken başlıyor. Nasıl ki IQ yani bilişsel zekaya sahip olarak doğuyor isek aynı şekilde EQ yani duygusal zekaya da sahip olarak doğuyoruz. Bilişsel zeka nasıl ki işlenebiliyor, geliştirilebiliyorsa, duygusal zekamızda geliştirilebilir ve olumlu yönde işlenebiliyor. Nasıl mı? Örneğin; Bir an için çocukluğunuzda çok korktuğunuz ya da çok öfkelendiğiniz bir ana dönün. O anda anne ya da babanız sizin bu halinizi fark etmiş ve duygularınızı ifade etmenize fırsat vermişler ise siz o korkunun yada öfkenin çokta gereksiz olduğunu anlayıp rahatlamışsınızdır. Çünkü o duygunun altında yatan sebebe ulaşılmış ve sebep ortadan kalktığında ya da çözümlendiğinde oluşturduğu duyguda ortadan kalkmıştır. Çocukken sizi dinleyen, duygularınızı ifade etmenize fırsat veren, empati yapabilen ve çok iyi bir iletişim kurabilen anne ve babaya sahip olabilmek elbette ki çok büyük bir şanstır hele ki duygusal zekanızın gelişimi açısından bakarsak çok çok büyük bir şanstır diyebiliriz. Peki ya tam tersi olduysa, duygularımız ile nasıl başa çıkacağımızı öğrenemediysek, duyguyu direk kendimize etiketlediysek , bastırarak yada bir şekilde o duygu yokmuşçasına, ört bas ederek yaşamaya alışmışsak ve bu şekilde büyüdüysek ne olacak? Asıl sorun işte burada yatıyor. Bir taraftan kendi duygularıyla nasıl başa çıkabileceğini öğrenemeyen bir taraftan da anne ve babasının en kötü duygu durumlarına şahit olan çocuklar ne yazık ki büyüdüklerinde sadece kendilerine değil en yakın çevrelerinde yer alan herkese ciddi zararlar verebiliyorlar. Ta ki bunu fark edip ben değişmeliyim deyip, değişene kadar.
Duygusal zeka bir tür beyin bilimi. Öyle görülüyor ki üzgün, stresli yada öfkeli olduğumuzda bilgiyi işleme ve yaratıcı düşünme kapasitemiz azalıyor ve ardından bizi vasıfsız hale getiren ilkel davranışlara geri dönme eğilimi gösteriyoruz. Fakat yaptığımız işe motive olduysak ve olumlu duygular içerindeysek çok daha açık düşünebiliyoruz.
Toplumsal zeka da ise yalnızca bir beyin ve bir vücut değil, karşılıklı etkileşim söz konusu. Kendisini izlediğinizde nereye giderse gitsin etrafına pozitif enerji saçan bir yönetici kendi bulunduğu alan içerisindeki çalışanların, oradan geçenlerin, müşterilerin kısaca herkesin algısını çeker bir anda herkesi kendisine odaklar. Çünkü pozitif enerji insanları size kenetlediği gibi, sizin enerjinizin de onların üzerine geçmesini sağlamaktadır ve siz bunu çok bariz hissedersiniz.
Günümüzde bir çok firma şirket organizasyonel performansını artırmak için toplumsal zekayı kullanıyor. Duygusal zekaya sahip insanları işe alıyorlar ve bu özelliklerinin reklamını yapıyorlar. Bu da şirket olarak değerlendirilmenizde ve insanların şirketinizi tercih etmelerinde de hesaba katılan bir kriter. İnsanlar şirketinizin kişisel gelişime ve kişilerin bu özelliklerini geliştirmesine yardım edilmesini de gerçekten önemsiyorlar.
Günümüzde artık bir söz var, IQ sizi işe aldırabilir ama EQ yoksa terfi edemezsiniz. Bugün dünya üzerindeki çok başarılı firmalara baktığınızda işe alım aşamasında sizleri EQ üzerinden değerlendiriyor Çünkü bir yöneticinin duygusal zekası ne kadar yüksek ve iletişim kurma modeli ne kadar başarılı ise o şirketin başarı ve performans oranı da o kadar yüksek oluyor. Bu şekilde bir yandan liderin verimliliğini artırırken bir yandan da yerleşmiş kültürü de değiştiriyorlar. Duygusal zekası (EQ) düşük yöneticiler yada çalışanlar kendi performanslarına engel oldukları gibi çalışanlarının da performanslarına etki ediyor ve dolayısıyla başarıyı olumsuz yönde etkiliyor.
Duygusal ve toplumsal zeka arasındaki fark Duygusal zeka tamamen kendinizle, kendinizi nasıl eğittiğinizle alakalıdır ve kişisel bazdaki başarılarda büyük payı vardır. İş dünyasında gerçekten çok kapasiteli insanlar var ama inanın bu kendi çabalarının sonucudur. Disiplinlidir, motive olmuşlardır, tamamen işlerine odaklanmışlardır. Bunlar kişisel kabiliyetlerdir.
Fakat iş liderliğe geldiğinde başarılarınız etrafınızdaki herkese bağlıdır, yani başarılı olabilmek için onları etkilemeniz, ikna etmeniz, onlara ilham vermeniz, onları motive etmeniz gerekir ki, toplumsal zeka da tam olarak budur. Empati ve iletişim yeteneği gerektirir. Mükemmel bir lideri yaratan şeyde budur.
Toplumsal zeka insanları okuyabilmek, nasıl düşündüklerini anlayabilmek amacıyla onlara odaklanabilmek, o an ne hissettiklerini anlayabilmek ve bunları iletişim kurmak için efektif biçimde kullanabilmektir. Bunun en kesin işaretlerinden biri kendinizi o kişinin yanında rahat hissetmenizdir, Sizi gerçekten çok büyük bir dikkatle dinler, size odaklanır, empati kurduğunu hissedersiniz, iletişimi mükemmel uyumludur, hepimiz bunun nasıl hissettirdiğini biliriz. Böyle biri ile birlikteyken kendinizi bir şekilde ona bağlı hissedeceksiniz.
Peki doğuştan bu iç güdüye sahip olmayan yada sonrasında bunu kazanamamış olan liderler, yöneticiler , bireyler duygusal ve toplumsal zeka olgularını geliştirmek için ne yapabilirler? İyi olan şu ki bazı alışkanlıklar edinmiş olsak da tıpkı ne tarz müzikler dinlediğiniz gibi küçük yaşta yerleşen bu alışkanlıkları eğer ne yaptığımızı biliyorsak ve yeterli motivasyon varsa, birazda yardımla değiştirebiliriz.
Duygusal zeka 5 aşamalı bir süreç yardımıyla daha yüksek seviyelere çıkarılabilir.
İlk olarak kendinize sormanız gereken soru şu; Önemsiyor muyum? Motive oldum mu? sorularıdır. Çünkü bu iş biraz çaba gerektirecektir.
İkincisi Geri besleme, elbette ki hangi konuda gelişime ihtiyaç duyduğunuz konusunda karar verecek son kişi sizsiniz fakat bunu etrafınızdaki en yakın insanlara içten cevap alabilecek şekilde sormalısınız. Bu çocuğunuz, eşiniz ya da samimi olacağına inandığınız birlikte çalıştığınız arkadaşınız da olabilir.
Üçüncü olarak bir çizelge hazırlayın, eksi ve artılarınızı içeren bu çizelge de kendinizle ilgili tüm doğruları öğrenebileceksiniz.
Dördüncü olarak durum değerlendirmesi yapın, artılarınızı, eksilerinizi, hangi noktalarda daha iyi olabileceğinizi, nerede atılım yapabileceğinizi belirleyin.
Son olarak da kendinizle bir anlaşma yapın. Karşınıza çıkacak her fırsatı en iyi şekilde değerlendirmek için kendinize söz verin ve bu fırsatları değerlendirin. Unutmayın bir insanın en büyük yatırımı kendine yaptığı yatırımdır. Sizde öyle yapın. Kendinize sizi bu konuda geliştirecek alanında uzman koçlar, kişisel gelişim uzmanları ve eğitmenler seçin, alacağınız seans ve eğitimleri önemseyin. Bunu sürekli hale getirdiğinizde gerçek değişimi 3-4 aylık gibi kısa bir süreçte görmeye başlayacaksınız.
Nuran Özsöz