PANİK ATAK İLE ÇARESİZ DEĞİLSİNİZ

Panik Atak

Panik Atak nedir?                                                                            

Aniden başlayan ve zaman zaman tekrarlayan, yoğun sıkıntı ya da korku nöbetleri panik atak olarak tanımlanabilir. İlk kez panik atak yaşayan kişiler, genellikle fiziksel belirtiler nedeniyle hastanelere başvururlar ve yaşadıklarının panik atak olduğunu öğrendikten sonra ise zihinlerinde arka arkaya birçok soru belirir.

Korku, Kaygı ve Panik Atak                                                                                     

Korku ve kaygıyı zamansal düzlemde düşünecek olursak, korku “şimdi”de, yani içinde bulunulan anda oluşurken, kaygı geleceğe yöneliktir. Panik atak yaşayan kişi o anda yaşadığı fiziksel belirtiler nedeniyle korku yaşar.

Panik atak belirtileri                                                               

Panik atak, genelde dakikalar içinde en şiddetli seviyesine ulaşırken, yoğun belirtiler 20-30 dakika içinde biter, nadiren bir saatten fazla sürer. Panik atak sırasında kadınlarda ve erkeklerde; kalp çarpıntısı, titreme, boğulma hissi, göğüste sıkışma veya ağrı, bayılacakmış gibi olma, bulantı, üşüme, ateş basması, uyuşma ya da karıncalanma, kalp krizi geçireceğini hissetme gibi fiziksel belirtilerden birkaçı birlikte yaşanır. Kendisinin veya dünyanın gerçek olmadığı hissedilebilir veya kendi bedeninde değil de uzaktan kendisini izliyormuş gibi gelebilir. Kalp krizi geçirdiği, bayılmak üzere olduğu, beyninde bir tümör olduğu gibi tuhaf ve farklı hissetmemize sebep olan düşüncelerle birlikte yoğun korku duygusu yaşar. Bu belirtilerle birlikte, yoğun bir korku yaşayan kişinin korkuları genellikle kontrolünü yitirme, çıldırma veya ölüm korkusu şeklindedir. Tamamen kontrolden çıkma senaryosuyla birlikte “dehşete kapılmak” deyimi tam da bu sahneyi karşılar.  “Panik” kelimesi, bu yoğun korkuyla gelen “alarma geçme” halini ifade etmek için kullanılırken beklenmedik olması sebebiyle “atak” şeklinde ifade edilir.

Panik atakların yaşamınıza etkileri                                                 

İlk panik atak, genellikle ayrılık ve kayıp gibi stres yaratan bir olay sonrasında başlar. Panik atak sonrasında genellikle, gelecekte tekrar atak yaşanacağına dair kaygılar başlar. Beklenmedik zamanlarda gelen panik ataklar nedeniyle tekrar panik atak yaşayacağına dair en az bir ay boyunca devam eden kaygı varsa panik bozukluktan söz edilebilir. Panik atak yaşayacağına dair kaygıdan dolayı hayatında kısıtlamalara gitmek yaşam kalitesini ve doyumunu düşürebilir. Kalp çarpıntısı yaşamamak için spor yapmaktan kaçınmak, yeni yer ve durumlara girmekten, şehir merkezi ve hastanelere uzak yerlere gitmekten kaçınmak gibi bir çok kısıtlayıcı davranış örnek olarak sayılabilir. Bedensel duyumlara karşı hassasiyet gelişebilir ve bu hassasiyetle birlikte duyumlar felaket senaryolarıyla yorumlanmaya başlanabilir.

Panik atak ve psikoterapi                                                                                  

Psikoterapide, panik ataklar sırasında yaşanan bedensel duyumlar ve bu duyumlar ile ilgili duygu ve düşünceler, kişi için olası tehlike senaryoları ayrıntılı olarak incelenir. Özellikle ilk atak öncesinde yaşanan stres kaynağı araştırılarak konuşulur. Bir danışanın yaşadığı bir kayıp sonrası yaşadığı stres, aslında doğal yas sürecini yaşamamış olması nedeniyle tıkanmış ve bedensel belirtiler vermeye başlamış olabilir. Başka bir danışan, aslında ayrılmak istemediği bir kişiden veya yerden ayrılmış ve kendini güvende hissetmiyor olabilir, güvende hissetmediği yeni yerde ise beden alarm haline geçmiş olabilir. Bedensel duyumlarını kontrol etmeye çalıştıkça, edemediğini gören kişinin kontrolü kaybetmeye dair korkuları giderek artma eğilimi gösterir. “Neden ben?”, “Neden panik atak yaşıyorum?”, “Neden kontrol edemiyorum?” soruları çok sıklıkla sorulur. Nedeni bulamıyor olmak ile birlikte gelen belirsizlik düşünceleri geleceğe dair kaygıları arttırır. Kişi, kendi bedeni içinde; her an her şey olabilir endişesiyle dolu bir hapishanede gibi yaşar. Çaresizlik duygusu artarken yaşadıkları bir kısır döngüye dönüşür. Dayanamayacağına, baş edemeyeceğine dair düşüncelerle, atakları önlemek için çeşitli yollara başvurur. Bu noktada kişi, sadece gevşemeye yönelik ilaçlar veya egzersizlere başvurabilir.Bazı ilaçların ise bağımlılık yapma ihtimaliyle birlikte, bırakıldığında tüm belirtilerin geri geldiği görülebilir. Psikoterapide kullanılan çok çeşitli tekniklerden biri, kişinin mantıksal çarpıtmalarını sorgulamaktır. Panik atak yaşayan kişilerin, çoğunlukla kendilerinde bir gariplik olduğu veya anormal olduklarına dair inançlar geliştirdiklerini görürüz. Halbuki her insanın hayatının bir döneminde veya yeni bir durumda mantığa uymayan korkuları olabilir.                               Aslında burada daha önemlisi, kendi bedeninden gelen sesleri susturmaya çalışmak yerine, aksine dinleyip dilini kavramaya çalışmak daha işlevsel ve kalıcı çözümler getirir. Bu noktada, belirtilerin kaynağının farkına varmak en önemli aşamayı oluşturur.                                                                          

EMDR ile Panik Atak                                                                                                

EMDR’ye göre eğer geçmişte yaşanan olumsuz yaşantılar beyinde, hayata uyum sağlayıcı şekilde işlenmeden kaldıysa, bir nevi kilitli gibidir. Örneğin, danışanın çocukluk yıllarında yaşadığı kendi ile ilgili “Çaresizim”, “Bende bir gariplik var”, “Dayanıksızım” gibi olumsuz düşüncelerle birlikte kilitli kalmış anılar olabilir. Bu anıların uyum bozucu etkileri günlük hayattaki olaylarla tetiklenir. Her panik atak ile birlikte bu olumsuz düşünceler güçlenir. Panik atağın kendisi de danışan için travmatik olup genellikle “Kontrol edemiyorum”, “Dayanamayacağım”, “Zayıfım”, “İyileşemeyeceğim” gibi olumsuz inançlar ile birlikte hatırlanır.

EMDR ile geçmiş olumsuz yaşantıların rahatsız edici etkileri ortadan kaldırılırken, kendi ile ilgili işlevsel ve uyum sağlayıcı düşüncelerin geliştirilmesi amaçlanır. Panik atakların kendisi bu öyküye dahil olup genellikle işlenmeden kalmış anılarla bağlıdır. Ayrıca daha önce bahsedildiği gibi genellikle ilk atak öncesi stres yaratan bir olay varlığı mevcuttur. Dolayısıyla bu bakış açısıyla panik atakların kendisi, ataklara bağlı anılar ve geriye doğru taranarak belirlenen panik atak öncesinde işlenmeden kalmış anılar üzerinde, EMDR Terapisi ile, beyindeki uyum sağlayıcı işlemlemenin gerçekleşmesi sağlanır. Böylelikle belirtilerin kaybolması ile birlikte kendi ile ilgili uyum sağlayıcı ve işlevsel düşünceler geliştirmesi amaçlanır.

NEUROFORMAT  ile Panik Atak             

Geçtiğimiz ay yıllardır  çalışmalarını yakinen takip ettiğim Neuroformat tekniğini bulan ve geliştiren Barış Muslu’nun semirene katıldım.  Barış Muslu’ya göre de, en son kitabında da şu cümleler ile Panik atağı anlatıyor. “ Panik Atak ilaç sektörünün en çok bel bağladığı rahatsızlıklardan biri desek yeridir. Üç kişiden ikisinin panik atak hikayesi var neredeyse. Sunum yapacaksın panik atak, hoşlandığın kıza merhaba diyeceksin panik atak. Panik atağınız varsa bakmanız gereken ilk yer kapalı kalma, nefessiz kalma korkusudur. Bu durumu tetikleyen travma bulunup temizlenince panik atak gidiyor. Panik atağı diğer iki travma ise şunlar; birincisi kalp krizi geçirme korkusu, diğeri ise bayılma, çıldırma, aklına mukayyet olamama korkusu. Kısaca panik atağın altındaki sebep tüm bu korkuların hepsini içerebiliyor.

Panik Atağınızdan en fazla 3-4 seansta kurtulabilirsiniz                                    İşini büyük bir tutku ile yapan, hep daha fazlasını öğrenme, araştırma peşinde olan psikolojik danışman ve terapist olarak yıllar içerisinde çok sayıda Panik Atak yaşayan danışanım oldu. Biz psikolojik danışmanların alet çantasında ne kadar çok teknik, yöntem ve tedavi metodu olursa danışanlarımızı o kadar kısa sürede iyileştirme şansımızda çok olmaktadır. Unutmamız gereken bir şey var ki beynimiz kayıtları tuttuğu gibi bedenimizde kayıtları tutuyor. O kayıtları hem beynimizden hem de bedenimizden atmadığımız sürece iyileşmekte ne yazık ki mümkün olmuyor. Bu nedenle bedenimizin de bir zihni olduğunu daima hatırlamalıyız. Zihin yaşadığı her şeyi görsel, işitsel, hissel, tatsal ve kokusal olarak kayıt tutar. Herhangi bir travma anında yaşanılan his ne ise bu tüm bedenimiz tarafından algılanır ve bedenimize yapışır. Hatta ve hatta bir travma anında her hangi bir şey yiyiyor isek, ( örneğin bir kurabiye)  o anda glütene karşı bir hassasiyetimiz bile oluşabilir. Kısacası bizim algımız ile zihnimiz ve bedenimizin verdiği tepkiler arasında inanılmaz bir bağ var.

Hayatta hepimizin kontrolü kaybettiği çok dramatik, şok edici, bizi inanılmaz yalnız ve çaresiz hissettiren durumlar mutlaka olmuştur. Çocukluktan itibaren yaşadığımız tüm travmatik deneyimler her biri bizde zihnimizde ve bedenimizde kayıtlı. Bize büyük bir  utanma, korku, suçluluk, değersizlik, eziklik, öfke ve üzüntü hissettiren bu duygular  ilerleyen yıllarda da panik atak, bipolar bozukluk, anksiyete, kişilik bozukluğu, depresyon vb ruhsal rahatsızlıklar olarak ortaya çıktığı gibi ne yazık ki fiziksel rahatsızlıklar olarak da hayatımızı tehdit etmektedir.

Açıkçası yaşadığınız ruhsal, zihinsel ve fiziksel rahatsızlığın teşhisini koymak kadar, asıl önemli olan bunun altında yatan travmaları bulmak ve dönüştürmek inanılmaz iyileşmeler sağlamaktadır. Her zaman şuna inanmışımdır, bir hastalığı doğuştan getirmemişseniz mutlaka ama mutlaka çaresi vardır. Özellikle de son yıllarda inanılmaz ölçüde artan panik atağı iyileştirmek ise psikoterapi, hipnoterapi, nlp, dbt, emdr, ve neuroformat teknikleri ile çok kolaylaşmıştır.

Nuran Özsöz                                                                                                        PDR Uzmanı – Terapist

Kaynaklar:

Beden Kayıt Tutar, Bessel A. Van Der Kolk
Panik Atakta, Dr. David D. Burns
EMDR Derneği web sitesi                                                                Barış Muslu Geçikmeli Teslimiyet Kitabı